Yayınlarımız
Avukatlık Ücreti Nasıl Belirlenir
2 Tem 2025
A. Adalet Bakanlığı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine (AAÜT) Göre Ücret Belirleme
Adalet Bakanlığı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (AAÜT), Türkiye'deki avukatlık mesleğinde ücretin belirlenmesinde belirleyici bir rol oynar. Her yıl Barolar Birliği tarafından hazırlanan ve yürürlüğe giren bu tarife, avukatların sunduğu hukuki hizmet karşılığında talep edebilecekleri asgari ücret sınırlarını belirler. Bu tarifelerin temel amacı, avukatların emeğinin korunması, keyfi düşük ücretlerin önlenmesi ve avukatlık mesleğinin ciddiyetinin korunmasıdır. Aynı zamanda müvekkillere de hizmetlerin ekonomik boyutunu öngörebilme imkanı tanır. Tarife, davanın türüne, işin niteliğine ve harcanan emeğe göre farklı kategorilerde belirlenir. Örneğin, bir boşanma davası ile ticari uyuşmazlık davasının ücretlendirmeleri arasında farklar bulunmaktadır. AAÜT, özellikle yazılı bir ücret sözleşmesinin bulunmadığı durumlarda devreye girer ve bu durumda avukatlık ücreti, baro tarifesine göre belirlenir. Mahkemeler de, vekalet ücretini belirlerken çoğunlukla bu tarifeye dayanır. Bu durum, mahkemelerin tarafsızlık ilkesine uygun olarak ücret konusunda eşitliği sağlaması bakımından büyük önem taşır. Tarifelerin hukuki bağlayıcılığı, avukatın hak ettiği ücretin ödenmesini garanti altına alırken, müvekkil ile avukat arasındaki ücret ilişkisini de denetler. Günergök'e göre, "Adalet Bakanlığı tarifeleri, avukatın emeğini koruyarak, meslek icrasının ciddiyetini ve itibarını arttırır."
B. Baro Tarifesine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine (AAÜT) Göre Ücret Belirleme
İstanbul Barosu tarafından hazırlanan baro tarifesi, avukatların hizmetleri için önerilen ücret sınırlarını belirleyen bir belgedir. Ancak, bu tarife hukuki bağlayıcılığa sahip değildir ve yalnızca tavsiye niteliği taşır. Bu nedenle, İstanbul Barosu'nun tarifesi, avukatların talep edebileceği ücretler için bir referans sağlasa da, müvekkil ve avukat arasındaki ücret anlaşmazlıklarında hukuki bir zorunluluk oluşturmaz. İstanbul Barosu, her yıl bu tarifeyi güncelleyerek, avukatların emeklerinin karşılığını alabilmesi için en az talep edilebilecek ücretleri belirler. Ancak, tarifede belirtilen ücretler öneri mahiyetinde olup, tarafların kendi aralarındaki sözleşmeler doğrultusunda farklı ücretlendirme yöntemleri de uygulanabilir. Baro tarifesi, avukatlık hizmetinin niteliği, dava türü ve karmaşıklığına göre ücretin belirlenmesine yardımcı olur. Bu tarife, yazılı bir ücret sözleşmesi bulunmayan durumlarda devreye girmemesine ve mahkemelerde hükmedilen vekalet ücretlerinin de hiçbir zaman İstanbul Barosu'nun tarifesine dayandırılmaması durumu, Avukatların emeklerinin karşılığını alamayışına bir örnektir. Ancak, bu tarifede belirtilen ücretlerin yalnızca bir tavsiye niteliği taşıdığı ve avukatların müvekkillerine verecekleri hizmetlerin karşılığını belirlerken daha geniş bir esneklik alanına sahip olduğu unutulmamalıdır. Günergök’e göre, "baroların tarifeleri, avukatların adil bir şekilde ücretlendirilmeleri için önemli bir araçtır ancak her zaman sözleşmeye dayalı olarak müvekkil ile avukat arasında anlaşma yapılması gerekir."
C. Özel Ücret Anlaşmaları
1. Sonuç Karşılığı Ücret Anlaşmaları (Contingency Fee)
Sonuç karşılığı ücret anlaşmaları, avukatlık mesleğinde uluslararası düzeyde tartışılan bir ücret modeli olup, belirli durumlarda Türkiye’de de uygulanmaktadır. Bu model, avukatın müvekkilinden ücret talep etmesini, dava sonucuna bağlı hale getirir. Başka bir ifadeyle, avukat yalnızca dava müvekkilin lehine sonuçlanırsa ücret alma hakkı kazanır.
Türkiye’de Avukatlık Kanunu ’nun 164. maddesi, başarıya bağlı ücret anlaşmalarını kısmen düzenlemektedir. Ancak, bu tür anlaşmaların müvekkilin hak ve menfaatlerini zedelememesi için belirli sınırlandırmalar getirilmiştir. Örneğin, müvekkilin dava sonucunda elde ettiği menfaatin tamamının avukata devredilmesini öngören bir anlaşma, etik ve hukuki açıdan kabul edilemez.
Sonuç karşılığı ücret sisteminin avantajları arasında, müvekkilin dava sırasında mali bir yük altına girmemesi ve avukatın davayı kazanma motivasyonunun artması sayılabilir. Ancak, bu modelin olası dezavantajları arasında, müvekkil üzerinde baskı yaratması ve avukatın davanın sonucunu öngörememe riski bulunmaktadır.
2. Sabit Ücret ve Saatlik Ücret Sistemleri
Sabit ücret sistemi, genellikle tek seferlik hukuki hizmetlerde tercih edilir. Örneğin, bir sözleşmenin hazırlanması, bir davanın takibi veya belirli bir hukuki danışmanlık hizmeti için sabit bir bedel üzerinde anlaşılır. Bu model, hem avukat hem de müvekkil açısından netlik sağladığı için yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.
Saatlik ücret sistemi ise daha çok karmaşık ve uzun süreli hukuki işler için tercih edilir. Bu modelde, avukatın hizmet verdiği saat sayısı esas alınarak ücret belirlenir. Türkiye’de saatlik ücret sistemi, özellikle kurumsal müvekkillerle çalışan avukatlar arasında yaygındır. Ancak, bu modelin en büyük dezavantajı, müvekkilin toplam maliyeti önceden öngörememesidir. Bu nedenle, saatlik ücret anlaşmaları genellikle şeffaflık ve detaylı raporlama gerektirir .
D. Karma Ücret Modelleri
1. Hizmetin Niteliğine Göre Karma Ücretlerin Uygulanması
Karma ücret modelleri, farklı ücret sistemlerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulur. Örneğin, bir avukat, dava sürecinde sabit bir ücret talep ederken, dava sonunda başarıya bağlı ek bir ücret alabilir. Bu model, özellikle ticari davalar ve büyük projeler için uygun bir seçenek sunar.
Karma modellerin uygulanmasında hizmetin niteliği belirleyici bir faktördür. Örneğin, hem danışmanlık hem de dava takibi gerektiren hukuki işler, sabit ve saatlik ücretlerin bir kombinasyonunu içerebilir. Bu durum, hem avukatın emeğinin hakkını almasını sağlar hem de müvekkil açısından maliyetlerin daha adil bir şekilde dağılmasına olanak tanır.
E. Avukatlık Ücretine İlişkin Düzenlemeler
1. Alt ve Üst Sınır Düzenlemeleri
Avukatlık ücretine ilişkin sınırlamalar, serbesti ilkesinin uygulama alanını düzenleyerek hem avukatın meslek onurunu hem de iş sahibinin haklarını güvence altına almaktadır. Avukatlık Kanunu'nda yer alan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, ücretin alt sınırını belirleyen temel bir düzenlemedir. Tarifenin altında bir ücret anlaşması yapılamaz. Bu düzenlemenin amacı, avukatların mesleklerine uygun bir şekilde çalışmasını sağlamak ve düşük ücretlerle rekabet etmenin önüne geçmektir. Eğer bu tarifeye uyulmazsa, sözleşme geçersiz sayılır ve tarifedeki asgari ücret geçerli olur. Avukatlık Kanunu'nda 4667 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemeler, bu tür sınırlamaların hukuki zeminini güçlendirmiştir. 4667 sayılı Kanun, 2001 yılında yürürlüğe giren ve avukatlık ücretlerinin belirlenmesinde dikkat edilmesi gereken çok önemli bir düzenlemeyi içermektedir . Bu düzenlemeyle, "avukatlık ücretinin asgari sınırı" belirlenmiş ve tarifedeki ücretin altına düşülmesi engellenmiştir. Bu düzenleme, hem avukatın gelirini güvence altına alır hem de iş sahibinin uygun ücretle doğru bir hukuki yardım almasını sağlar. Üst sınır konusunda ise, kanun nispi ücretlerde tavan belirlenmesi gerektiğini öngörmüştür . Bu da iş sahibinin aşırı ücret talepleri karşısında korunmasını sağlamaktadır. Prof. Dr. Nami Doyran, Avukatlık Kanunu'ndaki ücret sınırlamaları konusunda yaptığı çalışmalarında, 4667 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemelerin amacının yalnızca meslek onurunu korumak olmadığını, aynı zamanda avukatların serbest meslek olarak çalışma imkânlarını düzenlemek ve piyasada oluşan haksız rekabeti engellemek olduğunu vurgulamaktadır. Doyran, bu düzenlemelerin avukatların ekonomik gücünü dengelemenin yanında, iş sahibine de adil bir ücret ödemesi yapma olanağı sunduğunu belirtmektedir.
2. Dava Sonucuna Katılma Yasağı
Avukatlık Kanunu'nda yer alan dava sonucuna katılma yasağı, avukatın bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesini korumaya yönelik kritik bir düzenlemedir. Bu yasağın amacı, avukatın sadece hukuki hizmet sağlamakla yükümlü olmasını, davanın sonucunda mal veya hak elde etmesinin engellenmesini sağlamaktır. Avukat, dava konusu mal veya hakkın bir kısmını almayı kabul ederse, bu durum meslek etiğiyle bağdaşmaz. 4667 sayılı Kanun, avukatın bu tür etik ihlallerini önlemeye yönelik daha net düzenlemeler getirmiştir. Kanun, dava sonucunda mal veya hak edinmenin önüne geçilmesi gerektiğini ve böyle bir anlaşmanın yapılması halinde avukatlık sözleşmesinin geçersiz sayılacağını ifade etmiştir. Av. Alev Dural, dava sonucuna katılma yasağının önemli bir etik kural olduğuna ve 4667 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemenin, avukatın sadece hukuki bilgi ve yetkinliğiyle çalışmasının sağlanması gerektiğini savunmaktadır. Dural, bu yasağın avukatın mesleki bağımsızlığını koruyarak adaletin sağlanmasında önemli bir rol oynadığını ifade etmektedir.
3. İhtilaflı Şeyin Avukata Ücret Olarak Devri Yasağı
Avukatlık Kanunu, avukatın iş sahibinin mal ve hakkını kendi adına devretmesini yasaklamaktadır. Bu yasağın amacı, avukatın tarafsızlık ilkesini koruyarak hukuki hizmet sunmasını sağlamaktır. Avukatın, kendi çıkarlarını iş sahibinin çıkarlarının önünde tutması, hukuki sürecin adil şekilde işlemesine engel olur. 4667 sayılı Kanun, avukatın kendi çıkarlarını öncelemesi durumunda, bunun hukuki sonuçlarının doğacağına ve avukatlık sözleşmesinin geçersiz sayılacağına açık bir biçimde yer vermektedir. Bu düzenleme, avukatın sadece hukuki yardım sağlamakla yükümlü olduğunu, mal veya hak edinme gibi şahsi çıkarlarıyla hareket etmemesi gerektiğini vurgular. Prof. Dr. Veli Küçük, bu yasağın, avukatın bağımsızlığını ve tarafsızlığını korumak için çok önemli olduğunu belirtmektedir. Küçük, 4667 sayılı Kanun ile getirilen bu yasağın, avukatların hukuki sorumluluklarını yerine getirme konusunda daha dikkatli olmalarını sağladığını ve adaletin sağlanmasına önemli katkı sunduğunu ifade etmektedir.
4. Ücretsiz Dava Alma Yasağı
Avukatların ücretsiz dava alması, avukatlık mesleğinin sürdürülebilirliği açısından dikkatle kontrol edilmesi gereken bir konudur. Avukatlık Kanunu ve özellikle 4667 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme, ücretsiz dava almanın haksız rekabete yol açabileceğini ve meslek onurunu zedeleyebileceğini vurgulamaktadır. 4667 sayılı Kanun, ücretsiz dava alınması durumunda bunun baro yönetimine bildirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu bildirim, avukatın sadece belirli durumlarda ve istisnai olarak ücretsiz dava almasına imkân verir. Ancak, ücretsiz dava almanın sürekli hale gelmesi haksız rekabete yol açabilir ve avukatların ekonomik bağımsızlıklarını tehdit edebilir.
5. Avukatlık Ücretinin Belli Bir İşle Sınırlandırılması
Avukatlık ücretinin sadece üstlenilen iş ile sınırlı olması, avukatların yaptığı hizmetin karşılığını doğru bir şekilde almasını sağlayan bir düzenlemedir. Avukatlık Kanunu'nda belirtilen bu ilke, her dava ve hukuki işlem için ayrı bir ücret belirlenmesini gerektirir. Bu durum, iş sahibinin ödediği ücretin, yapılan işin karşılığını tam olarak ifade etmesini sağlar. 4667 sayılı Kanun, avukatın ücretini yalnızca üstlendiği işlemle sınırlı tutmaya yönelik hüküm koymuştur. Bu düzenleme, avukatın birden fazla işlem yaptığı durumlarda, her işlem için ayrı ücret talep etmesini mümkün kılar. Ayrıca, bu tür bir düzenleme ile avukatın ve iş sahibinin hakları arasındaki denge korunmuş olur . 4667 sayılı Kanun'un bu maddeyi net bir şekilde düzenlemesinin, özellikle iş sahiplerinin daha adil bir ücret ödediği ve avukatların iş yüklerine uygun ücretlendirme yaptığı bir sistem oluşturduğunu savunmaktadır .
6. Ücret Sözleşmesinin Koşulları
Avukatlık ücret sözleşmesinin yazılı yapılması zorunluluğu, hem avukatın hem de iş sahibinin haklarını güvence altına almak amacıyla getirilmiştir . Yazılı sözleşme, her iki tarafın da beklentilerini netleştirerek, ileride çıkabilecek anlaşmazlıkları önlemeye yönelik önemli bir belgedir. 4667 sayılı Kanun, ücret sözleşmesinin yazılı olarak yapılmasını ve her sayfasının taraflarca imzalanmasını öngörmüştür. Bu hüküm, tarafların sözleşme hükümlerine rıza gösterdiklerini ve tarafların haklarının korunmasına yönelik önemli bir adım atıldığını gösterir. Prof. Dr. Melike Yavuz, yazılı sözleşmenin zorunluluğunun, iş sahibi ve avukat arasındaki hukuki ilişkiyi düzenlemede önemli bir rol oynadığını belirtmektedir. Yavuz, 4667 sayılı Kanun ile bu düzenlemenin açıkça belirtilmesinin, taraflar arasında netlik sağladığını ve hukuki güvence oluşturduğunu vurgulamaktadır.