Yayınlarımız

Charter Sözleşmeleri ve Charter Sözleşmelerinin Lahey-Visby, Hamburg ve Rotterdam Kuralları Çerçevesinde Yorumlanması

7 Şub 2025

A. Çarter Sözleşmeleri

1. Zaman Çarteri (Time Charter)

Zaman çarteri sözleşmesi, gemi sahibinin gemisini belirli bir süre için kiraya verdiği bir sözleşmedir . Bu süre boyunca, kiracı gemiyi taşıma amacıyla kullanma hakkına sahipken, gemi sahibi geminin işletme yönetimi, bakım ve mürettebatın yönetimi gibi operasyonel alanlarda kontrolü elinde tutar. Bu sözleşme, geminin belirli bir yolculuk için kiralandığı sefer çarterinden farklıdır . Zaman çarteri, kiracıya gemiyi uzun vadeli kullanma imkanı tanır, ancak gemi sahibi geminin durumundan ve operasyonel uygunluğundan sorumlu olmaya devam eder.

Zaman çarteri sözleşmesindeki tarafların hak ve sorumlulukları net bir şekilde belirlenmiştir . Kiracı, yükleme, boşaltma ve taşıma gibi günlük yük operasyonlarını yönetmekle sorumludur. Ancak, geminin operasyonel yönetimi, bakım ve mürettebatın yönetimi gemi sahibinin sorumluluğundadır . Kiracı, geminin tipi, büyüklüğü ve pazar koşullarına bağlı olarak günlük veya aylık bir kira ücreti öder ve bu ödeme, gemi kullanılmasa da devam eder.

Zaman çarteri sözleşmelerinin hukuki unsurları, yargı yetkisi ve geçerli hukuk ile ilgilidir. Taraflar genellikle hangi hukukun geçerli olacağına karar verir, çoğunlukla İngiliz hukuku tercih edilir çünkü İngiltere'nin yerleşik bir denizcilik hukuku altyapısı vardır . Amerika Birleşik Devletleri ve Panama gibi diğer yargı bölgeleri de güçlü denizcilik hukuk sistemlerine sahip oldukları için tercih edilebilir . Anlaşmazlık çözümü genellikle tahkim yoluyla yapılır, çünkü tahkim, geleneksel davalara göre daha hızlı ve daha özel bir çözüm yöntemidir.

Zaman çarteri sözleşmelerinin hukuki çerçevesi, Lahey-Visby Kuralları, Hamburg Kuralları ve Rotterdam Kuralları gibi uluslararası sözleşmelerden etkilenir. Bu sözleşmeler, taşıyıcının sorumluluklarını düzenler ve taşıma sırasında meydana gelen zararlar ve kayıplar gibi durumlarla ilgili açık yönergeler sunar . Zaman çarteri sözleşmelerindeki anlaşmazlıklar genellikle tahkimle çözülür, çünkü bu yöntem daha hızlı ve maliyet açısından daha etkin bir çözümdür .

Sonuç olarak, zaman çarteri sözleşmeleri, gemi sahiplerinin gemi operasyonları üzerinde kontrol sağlarken, kiracılara esneklik sunmaktadır. Bu sözleşmeler, kiracılara gemiyi uzun vadeli kullanma imkanı tanırken, sahiplik karmaşasından kaçınmalarını sağlar . Zaman çarteri sözleşmelerinin etrafındaki hukuki çerçeve, geçerli hukuk seçimi ve anlaşmazlık çözüm yöntemleri, tarafları korur ve denizcilik endüstrisinin verimli bir şekilde işlemesini sağlar.

2. Sefer Çarteri (Voyage Charter)

Sefer Çarteri, gemi sahibinin gemisini belirli bir yükü taşımak üzere, belirli bir rotada kiraya vermesiyle yapılan bir sözleşmedir. Zaman çarterlerinden farklı olarak, sefer çarteri sadece belirli bir taşıma görevini kapsar. Bu, uluslararası deniz taşımacılığında en yaygın kullanılan sözleşme türlerinden biridir. Gemi sahibi, geminin işletmesinden sorumlu olurken, kiracı taşınacak yükü sağlar . Aşağıda, Sefer Çarteri sözleşmesinin özellikleri ve hukuki çerçevesi detaylı olarak açıklanmıştır.

Sefer Çarteri, gemi sahibinin gemisini, belirli bir yükü taşımak üzere, belirli bir rotada kiraya vermesiyle yapılan bir sözleşmedir. Bu sözleşme, genellikle tek bir taşıma işlemi için geçerlidir. Taşınacak yük ve rota önceden belirlenir. Zaman çarterinden farklı olarak, sefer çarteri sadece belirli bir taşıma için geçerlidir ve süresi sınırlıdır. Gemi sahibi, geminin operasyonlarını yönetirken, kiracı taşıma için gereken yükü sağlar.

Kiracı, yükün taşınmasını sağlamaktan sorumludur. Yükün zamanında yüklenmesi, doğru şekilde paketlenmesi ve taşımaya uygun hale getirilmesi kiracının sorumluluğundadır. Kiracı ayrıca yükleme, boşaltma işlemleri ve liman ücretleri gibi masrafları karşılar. Gemi sahibi, geminin bakımını yapmaktan, mürettebatı yönetmekten ve geminin taşıma için uygun olmasını sağlamaktan sorumludur . Gemi sahibi, geminin güvenliğini sağlamak ve yasal gerekliliklere uymakla yükümlüdür. Sefer çarterlerinde ödeme genellikle taşınacak yükün miktarına veya taşıma başına belirli bir ücret üzerinden yapılır. Bu ücret, taşımanın uzunluğuna, rotasına ve taşınacak yükün türüne bağlı olarak belirlenir. Sefer çarterinin esnekliği, gemi sahibine birden fazla taşıma için gemiyi kiraya verme imkanı sunar. Bu durum, gemi sahibinin farklı taşımalar için gemisini kullanabilmesi anlamına gelir. Kiracı ise yalnızca belirli bir yükü taşıyacak gemiyi kiralar . Bu, gemi sahibine piyasa koşullarına hızlı bir şekilde adapte olma imkanı tanırken, kiracıya da belirli bir yük için taşıma sağlamada esneklik sunar.

Sefer çarteri sözleşmeleri, genellikle uluslararası sözleşmeler ve kurallarla düzenlenir. Bunlardan biri, taşıyıcının sorumluluklarını ve yükümlülüklerini düzenleyen Lahey-Visby Kuralları'dır . Bu kurallar, taşıma sırasında gemi sahibinin ve kiracının haklarını belirler.

Lahey-Visby Kuralları, taşıyıcının yükü güvenli bir şekilde taşımaktan sorumlu olduğunu belirtir. Ancak, taşıyıcının sorumluluğu bazı durumlarda sınırlı olabilir. Taşıyıcı, yalnızca kendi kusuru veya ihmalinden kaynaklanan zararlar için sorumlu tutulur .

Lahey-Visby Kurallarına göre, taşıyıcı, yükün güvenli taşınmasından sorumlu tutulur. Ancak, taşıyıcının sorumluluğu sınırlıdır ve yalnızca taşıma sırasında gemi sahibinin veya geminin kusurlarından kaynaklanan zararlar için geçerlidir. Ayrıca, taşıyıcının sorumluluğu belirli miktarda yük için sınırlı olabilir ve bu limit, taşıma sözleşmesinde belirlenmiştir.

Konşimento, taşıma ile ilgili olarak gemi sahibi ile kiracı arasındaki sorumlulukları belirler ve taşınan yükün taşınmasına dair yapılan sözleşmenin belgesidir. Lahey-Visby Kuralları, konşimentoların düzenlenmesi ve taşıma süresi gibi konuları da kapsar.

Konşimento, yükün taşınması sırasında taraflar arasındaki hakları ve yükümlülükleri düzenleyen bir araçtır. Bu belge, taşıyıcının sorumluluklarını belirleyerek olası anlaşmazlıklarda çözüm sağlamak için kullanılabilir .

Bazı sefer çarteri sözleşmeleri, birden fazla taşıma modunun kullanıldığı multimodal taşımacılık işlemlerini içerebilir. Multimodal taşımacılık, deniz taşımacılığı, kara taşımacılığı ve demir yolu taşımacılığı gibi farklı taşıma yöntemlerinin bir arada kullanıldığı taşımacılık türüdür. Rotterdam Kuralları, multimodal taşımacılıkla ilgili düzenlemeleri kapsar ve taşıma modlarının birleştiği noktada ortaya çıkan hukuki sorunları çözmeye yönelik hükümler içerir .

Rotterdam Kuralları, taşıyıcının ve yük sahibinin sorumluluklarını net bir şekilde belirler ve taşıma sırasında yaşanabilecek her türlü aksaklık durumunda hangi tarafın sorumlu olacağını belirler. Sefer çarteri sözleşmesinde, taraflar arasında çıkan anlaşmazlıklar genellikle tahkim ile çözülür . Bu, uluslararası taşımacılık ve denizcilik hukuku gibi karmaşık alanlarda, ulusal mahkemelere başvurulması yerine daha hızlı ve verimli bir çözüm sunar. Lahey-Visby Kuralları, anlaşmazlıkların çözülmesi için yargı yetkisini, yükün teslim edildiği ülkenin mahkemelerine verir. Ancak, taraflar kendi aralarında başka bir yargı yerini seçerek de çözüm arayabilirler.

Sefer çarteri sözleşmeleri, gemi sahiplerinin gemilerini belirli taşımacılık görevleri için kiraya verme esnekliği sunar. Kiracılar, yalnızca belirli bir yükü taşıyacak gemiyi kiralayarak, taşıma işlemi için güvenli bir çözüm sağlarlar. Sefer çarteri, hem gemi sahiplerine hem de kiracılara çeşitli avantajlar sunar, ancak bu sözleşmelerin uygulanması oldukça dikkat gerektirir . Gemi sahibi, gemisinin bakımını ve operasyonlarını sağlamaktan sorumludur. Ayrıca, geminin yasal gerekliliklere uygun olmasını sağlamak da gemi sahibinin yükümlülüğüdür. Kiracılar ise taşıma için gereken düzenlemeleri yapmalı ve yükün güvenliğini sağlamakla yükümlüdür . Gemi sahipleri, gemilerini birden fazla taşımacılık görevine kiraya vererek daha fazla gelir elde edebilirler. Ayrıca, taşımacılık talebindeki değişimlere göre gemilerinin kullanımını daha verimli hale getirebilirler. Kiracılar için de sefer çarterleri, taşımacılık masraflarını daha önceden öngörebilmeyi sağlar.

3. Bareboat (Çıplak Gemi Kirası) Çarter Sözleşmeler

Bareboat çarteri, gemi sahibinin gemisini kiraya verirken, geminin işletilmesi, mürettebatı ve bakımı gibi tüm operasyonel sorumlulukların kiracıya devredildiği bir sözleşmedir. Bu tür çarter sözleşmeleri genellikle uzun süreli kiralamalar için tercih edilir. Zaman çarteri ve sefer çarterinden farklı olarak, bareboat çarteri sözleşmesinde kiracı, geminin tüm operasyonel yönetimini üstlenir. Gemi sahibinin sadece gemiyi denize elverişli bir durumda teslim etme yükümlülüğü vardır. Bareboat çarteri, kiracıyı geminin tüm operasyonel sorumluluklarını üstlenmeye zorlayarak, gemi sahibinin sorumluluğunu minimize eder . Bu nedenle, bareboat çarter sözleşmeleri genellikle uzun vadeli ve ticari kullanımlar için uygundur.

Bareboat çarteri sözleşmesinin özelliklerinden biri, gemi sahibinin gemi üzerindeki kontrolünü kiracıya devretmesidir. Kiracı, gemiyi kendi işletmesi gibi kullanır ve geminin mürettebatını yönetir. Gemi sahibinin sorumluluğu, geminin denize elverişli olduğunu ve sözleşmeye uygun şekilde teslim edildiğini sağlamakla sınırlıdır . Kiracı, geminin bakımını yapmak, mürettebatı yönetmek ve operasyonel düzenlemelere uymak gibi tüm yükümlülükleri yerine getirmekle sorumludur. Bareboat çarteri sözleşmesinde ödeme, genellikle geminin büyüklüğü, tipi ve çarterin süresine göre sabit bir aylık ödeme şeklinde yapılır. Kiracı, gemiyi kullanmak için belirli bir ödeme yaparken, geminin operasyonel maliyetlerini, yakıt ve bakım masraflarını üstlenir.

Bareboat çarteri sözleşmeleri, hukuki açıdan diğer çarter türlerinden farklılık gösterir. Zira bu sözleşme türü, kiracının geminin operasyonel yönetimini devralması nedeniyle daha detaylı düzenlemelere sahiptir. Kiracı, gemiyi taşıyıcı gibi kullanacağı için, oluşabilecek hasar veya kazalarla ilgili tüm hukuki sorumluluklar kiracıya aittir. Gemi sahibinin sorumluluğu, gemiyi denize elverişli bir durumda teslim etmekle sınırlıdır . Kiracı, gemiyi kullanmaya başladıktan sonra gemi sahibinin herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu tür çarter sözleşmelerinde, yargı yetkisi genellikle taraflarca belirlenir ve hangi ülkenin mahkemelerinin yetkili olacağı sözleşmede açıkça belirtilir. Ayrıca, uluslararası taşımacılıkta sıkça başvurulan tahkim yolu, yargı yetkisi belirlemede yer tutar .

Bareboat çarteri sözleşmesinde, kiracının geminin işletme sorumluluğunu üstlenmesi, taşıma sürecinde karşılaşılan tüm hukuki sorunların da kiracıya ait olmasına yol açar. Gemi sahibi sadece gemiyi teslim etmekle yükümlüdür ve operasyonel süreçlerin herhangi birinde sorumluluğu yoktur . Bu durum, gemi sahibinin risklerini minimize ederken, kiracının sorumluluklarını artırır. Genellikle, bareboat çarteri sözleşmeleri, uzun vadeli kiralamalar için tercih edilir çünkü kiracıya gemi üzerinde tam kontrol sağlar ve gemi sahibinin müdahalesini ortadan kaldırır.

Sonuç olarak, bareboat çarteri sözleşmesi, gemi sahibinin gemisini kiraya verirken, tüm operasyonel yönetimi kiracıya devrettiği bir düzenlemeyi ifade eder . Kiracı, gemiyi kullanma, bakımını yapma ve mürettebatı yönetme sorumluluğuna sahiptir. Gemi sahibi ise sadece gemiyi denize elverişli durumda teslim etmekle yükümlüdür . Bu tür sözleşmeler, genellikle uzun vadeli kiralamalar için uygundur ve tüm tarafların hakları ve sorumlulukları, sözleşme çerçevesinde net bir şekilde belirlenmelidir.

4. Kırkambar Sözleşmeleri

Kırkambar sözleşmesi, deniz taşımacılığında esneklik sağlayan bir navlun sözleşmesi türüdür. Bu sözleşme kapsamında, taşınacak yüklerin türü ve miktarı belirlenmiş olsa da, taşıyan tarafın hangi gemiyi kullanacağına dair bir önceden belirlenmiş şart yoktur. Yani taşıyan, taşıyacağı yükü taşıyacak gemiyi seçme hakkına sahiptir. Taşıtan, yalnızca yükü teslim eder ve navlunu öder, gemi seçimiyle ilgili bir müdahalesi yoktur. Kırkambar sözleşmesi, genellikle düzenli seferler yapan gemilerin boş kalan ambarlarının kullanılmasıyla uygulanır. Bu tür bir sözleşme, taşıyanın operasyonel verimliliğini artırırken, taşıtanın güveniyle taşımacılığın güvenli ve zamanında yapılmasını sağlar. Sonuç olarak, taşıyanın esnekliği ve taşıtanın sınırlı kontrolü, bu sözleşme türünü deniz taşımacılığında önemli kılar.

C. Multimodal Taşımacılık Sözleşmeleri

Multimodal taşımacılık, birden fazla taşıma modunun (deniz, kara, hava, demir yolu) tek bir taşıma sözleşmesi altında kullanıldığı taşımacılık türüdür. Bu taşımacılık türü, küresel ticaretin artan talepleriyle birlikte daha esnek, verimli ve maliyet etkin bir çözüm sunduğu için giderek daha fazla kullanılmaktadır. Multimodal taşımacılıkta, bir taşıma operatörü tüm taşıma sürecinden sorumludur, taşımada kullanılan farklı modlar ne olursa olsun, bu da yük sahiplerine ve alıcılara kesintisiz bir deneyim sunar . Geleneksel taşımacılık sözleşmelerinin aksine, sadece tek bir taşıma modunu içeren multimodal taşımacılık, deniz, hava, kara ve demir yolu gibi birden fazla yöntemi entegre ederek lojistik süreci optimize eder. Bu sayede daha hızlı teslimat süreleri, azalan taşıma maliyetleri ve daha güvenilir hizmetler gibi avantajlar sunar, bu da günümüzün küresel pazarı için kritik öneme sahiptir. Örneğin, deniz taşımacılığı, uzun mesafelerde yük taşımacılığı için tercih edilirken, hava taşımacılığı daha hızlı, değerli gönderiler için kullanılır. Kara taşımacılığı ise genellikle taşımanın son aşamasında, erişilemeyen bölgelere teslimat sağlamak için kullanılır .

Multimodal taşımacılıkla ilgili hukuki çerçeve, farklı taşımacılık modlarının bir arada kullanılmasını ve bu süreçlerin düzenlenmesini içerir. Bu sözleşmeler genellikle bir multimodal taşıma operatörü tarafından düzenlenir ve multimodal taşımacılıkla ilgili tüm tarafların haklarını ve yükümlülüklerini açıkça belirler. Uluslararası sözleşmeler, multimodal taşımacılıkta taşıma operatörlerinin yükümlülüklerini düzenler. Bu operatör, taşımanın tüm aşamalarından sorumludur ve taşımacılık sürecinde oluşabilecek hasar, kayıp veya gecikmelerden yükümlü olabilir. Ayrıca, taşımacılık sırasında oluşabilecek risklere karşı sigorta sağlamalıdır, çünkü her taşıma modu farklı sigorta gereksinimlerine sahiptir.

Multimodal taşımacılıkta, farklı taşıma modlarının kendine ait hukuki rejimleri olduğu için, bu taşımacılık türünde sorumluluk dağılımı oldukça karmaşık olabilir. Örneğin, deniz taşımacılığı Lahey-Visby Kuralları ile düzenlenirken, hava taşımacılığına ilişkin sözleşmeler daha çok 1944 tarihli Varşova Konvansiyonu'na dayalıdır . Kara taşımacılığı ise her ülkenin ulusal taşımacılık yasalarına tabidir. Bu durum, multimodal taşımacılık sözleşmelerinde her taşıma modunun hangi sorumlulukları üstleneceğinin açıkça belirtilmesini gerektirir. Genellikle, multimodal taşıma operatörü, taşımanın her aşamasında tüm sorumluluğu üstlenir, ancak sözleşmede, her taşıma modunun hangi koşullarda sorumlu olacağı belirtilmelidir .

Multimodal taşımacılık, farklı taşıma modları kullanıldığından, yargı yetkisi sorunlarına yol açabilir . Her taşıma modu farklı ülkelerin yasal düzenlemelerine tabi olduğundan, taşımacılık sırasında meydana gelen hasar veya kayıp durumunda hangi yargı yetkisinin geçerli olacağı belirlenmesi karmaşık bir hale gelebilir. Multimodal taşımacılık sözleşmesinde, hangi yargı yerinin kullanılacağı net bir şekilde belirtilmelidir .

Birçok multimodal taşımacılık sözleşmesinde, uyuşmazlıkların çözülmesi için tahkim ya da arabuluculuk gibi alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerine yer verilir. Bu yöntemler, tarafların belirledikleri yargı yerlerinde, uzmanlaşmış bir süreçle sorunları çözmelerine olanak tanır. Rotterdam Kuralları gibi modern düzenlemeler , multimodal taşımacılık sözleşmelerinde karşılaşılan yargı yetkisi ve sorumluluk sorunlarını çözmeye yönelik hükümler sunar. Bu kurallar, taşıma modları arasındaki entegrasyonu sağlamak ve multimodal taşımacılıkla ilgili sözleşmelerin uluslararası geçerliliğini sağlamak amacıyla geliştirilmiştir.

Sonuç olarak, multimodal taşımacılık sözleşmeleri, modern küresel lojistikte gittikçe büyüyen bir yere sahip olmaktadır ve taşıma süreçlerinin daha verimli hale gelmesine olanak tanır. Ancak, bu sözleşmelerin hukuki yönleri karmaşık olup, sorumluluk, yargı yetkisi ve sigorta konuları gibi zorluklar içerebilir . Bu nedenle, multimodal taşımacılık sözleşmesinin açık ve detaylı bir şekilde hazırlanması, tarafların haklarını koruyarak taşıma süreçlerinin başarılı bir şekilde yönetilmesini sağlar. Küresel ticaretin gelişmesiyle birlikte, multimodal taşımacılığın hukuki çerçevesinin de gelişmesi ve uyum sağlaması büyük önem taşımaktadır.

KAYNAKÇA

- Türk Ticaret Kanunu

- KENDER, R., ÇETİNGİL, E., YAZICIOĞLU, E., Deniz Ticareti Hukuku, İstanbul, 2022

- ÇELİKTAŞ, İlyas, Hava Taşıma Hukuku Sempozyumu, İstanbul, 2012